Değerli eğitimci-yazar Cemil Sönmez’in deniz konulu yazısını sizlerle paylaşmak istedim.
Cevat Koçak
BİR AYRICALIK
YÜZME ÖĞRETTİĞİM TORUNLARLA DENİZDE YÜZMEK
Cemil SÖNMEZ
Yaşamımda Üç Güzel,
1940 yılında İzmir Mordoğan Köyü İlkokulu’ndan mezun olduğumda öğrenimime devam edebileceğim ne okul vardı, ne de maddi olanağımız.
Okulsuz geçen o yıl, Mordoğan’ın ünlü balıkçısı ‘Şeytan Mehmet’in yanında balıkçı çıraklığı, Mordoğan Halk Odası’nda odacılık, bir yıl sonra da İzmir Kızılçullu Köy Enstitüsü’ne girmemle yaşamımın böylesine güzelleşeceğini nereden bilebilirdim ki…
Yaşamım boyunca bu üç güzelin kazanımlarıyla; denizde olmakla denizin güzelliğini hala yaşamak, okulsuz öğretmenim halk odasında kitaplarla olmanın kazandırdığı bugün de sürüp giden okuma alışkanlığım, ayrıcalıklı okul köy enstitüsünün kazandırdıklarıyla da daha anlam kazanarak süregelen yaştan da 85 aldım.
Şimdilerde torunlarla bir olmak da yaşamın bir başka güzelliği; hele onlara öğrettiğim yüzmenin güzelliğini, onlarda görmek. Mavinin derinliklerinde onlarla birlikte kulaç atmak. Tıpkı okuma yazma öğrettiğim öğrencilerimin okuma yazmalarında duyulan, yaşanan öğretmenlik gibi.
YEDİSİNDE DENİZDE OLAN, YETMİŞİNDE DE DENİZDE OLUR
‘İnsan yedisinde neyse, yetmişinde de odur.’
Kişinin ilgi ve yeteneği doğrultusunda kendisi olmaya giden süreçtir; yediden yetmişe giden yol. Temel özellikleriyle tamamlanmıştır kişioğlu yedisinde. Artık kendisidir.
Yedisinde gücüne, güzelliğine vardığı denizin; huzur veren sağlığı ile yetmişinde de denizle olur. Yetmişinde olduğu gibi seksen beşinde de denizde torunlarla birlikte kulaç atmanın mutluluğunu yaşıyorum bugün de… Zamanı durdurmak istercesine bütünleşip, sevişmek denizle…
Yaşamımızı yönlendiren de çocukluktaki ekoloji değil midir? İçinde yaşadığımız ortamdır. Bu ortamda kurulan ilişkidir.
BİR FELSEFECİNİN ÖĞRENCİLERİNE ÖĞÜDÜ:
‘Olur da bir gün bu dünyada bir çocuğunuz olursa daha küçükken ona üç şeyi düşünmeden verin: Yüzme, bale ve bir müzik aleti.
Yüzmenin amacı, ilk filozof Thales’in savunduğu evrenin ana maddesi ‘su’ dur. Görünüşünden de yola çıkarak; çocuğun anne karnında su içinde geçirdiği o süreyi yeniden hatırlatmak ve hem bedenin hem de ruhun ihtiyacı olan suyla tanıştırmaktır.’ (1)
DENİZLE BARIŞIK OLMAK
1936 yılında Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, Türk devrimlerinin yaratıcısı ve uygulayıcısı Mustafa Kemal Atatürk, Florya’ya yaptığı bir gezide denize bakarak,
‘Bu deniz, bize küskün görünmüyor mu?’ diyerek Florya Atatürk Deniz Köşkü’nü yaptırmıştır. Orada yıllarca halkla beraber denizde yüzmüş, sandala binerek kürek çekmiştir. Florya, Atatürk’le ünlenmiştir.
Yıllar önce Mümtaz Soysal Milliyet’teki yazısında (1 Temmuz 1971)
‘… Hala tam anlamıyla denizci bir halk olamamışızdır.’ ifadesini kullanmakta haksız mıydı?
Bugün Kabotaj Bayramı. Bazı kıyı kentlerinde ve kasabalarında törenler, şenlikler yapılacak ama Anadolu halkının büyük çoğunluğu, hatta Bodrum, Çeşme gibi bir kaç kasaba dışında Akdenizliler ve Egelilerin hemen hepsi, denizle ilişki kuramamış insanların kuru dünyasında kalacak.
‘Dört nala gelip uzak Asya’dan Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan’
Anadolu, denizden ürkmüş gibi durur. Steplerin kuruluğundan sonra uçsuz bucaksız mavilik önünde şaşırmışcasına; üç yanı denizle çevrilmiş bir ülkede bütün çabalara rağmen tam anlamıyla denizci bir halk olamamışızdır.’ (2)
Yüzme bilmeyen çocuk kalmasın. Geçmiş yıllarda çocukların okula gönderilmesi konusunda çeşitli kampanyalar düzenlendi: ‘Haydi Çocuklar Okula’, ‘Baba Beni Okula Gönder’ gibi.
Son günlerde de belediyeler ve spor bakanlığının öncülüğünde yeni bir kampanya başlatıldı: ‘Yüzme Bilmeyen Çocuk Kalmasın’. Böylece her geçen gün yüzme bilen çocuk ve genç sayısının artması ülkemiz için elbette çok yararlı olacaktır.
Yüzerken atılan her kulacın, çocuklarımızın geleceğine umut ışığı olması dileğiyle…
1)SARAÇOĞLU,Ece; ‘Mitolojiden Felsefeye’, Bütün Dünya, sayı; 2016/08, Ağustos 2016,s.100-102
2)SOYSAL,Mümtaz; ‘Denizci Bir Millet Olamamışız, Milliyet 1 Temmuz 1971, s.2
